Geçirdiği rahatsızlık nedeniyle yaklaşık bir aydır yaşam mücadelesi veren kardeşimiz, can dostumuz, bir tanemiz, Radyo1959 Emekçisi DJ Ferah’ı Emine Ferah KÜÇÜKSAKARYA’yı maalesef 11.04.2015 günü saat 14:00’de kaybettik.
Tüm radyo dostları ve emekçileri olarak yaşadığımız acıyı tarif etmek imkansız. Özlemin büyük ve geride bıraktığın boşluk doldurulamaz.
Sevgili Emine,
Bilmelisin ki seni tanımak bizim için bir ayrıcalıktı, bir onurdu. Çok erkendi gidişin. Daha çok yapacak şeylerimiz vardı. Doyamadık sana.
İNSAN YÖNÜNLE, KARDEŞLİĞİNLE, KARŞILIKSIZ VERDİĞİN SEVGİYLE
ONURUMUZ GURURUMUZ OLDUN
ÇOK SEVDİĞİN RADYON ÖKSÜZ KALDI.
NEREDE BİR RADYO1959 DOSTU VARSA ORADA YAŞATILACAKSIN.
********************************
Radyo1959 bu büyük kaybının ardından Emine’izin son yolculuğuna uğurlandığı, 13.04.2015 tarihine kadar sustu. Aynı gün saat 22:00 – 02:00 saatleri arasında Sevgili Emine, Radyo1959 dostları tarafından da, onun sevdiği müzikleri çalarak ve mikrofonlarını radyo dostlarına açarak, onlarca dostu ile birlikte sevgi ve özlemle uğurlandı.
Canlı yayınlarımız 19.04.2015 tarihine kadar durduruldu. Canlı yayınlarımız 19.04.2015 günü saat 22:00 de DJ Nihan tarafından “DJ Ferah’la Fasl-ı Şahane” programları ile açılacak.
DJ FERAH’ın “DJ Ferah’ın seçtikleri” ve “DJ Ferah’la Fasl-ı Şahane isimli” yayınları Radyo1959’da hiç susmayacak. Anonsları ve cıngılları ile varolduğumuz sürece devam edecek.
Her Radyo1959 DJ’i, Emekçisi, bir saygı nöbeti alarak, her pazar saat 22:00-24:00 arasında sırayla, sessiz bir saygı duruşuyla, nöbetleşe yayını sürdürecek.
********************************
(Aşağıdaki yazı, DJ Ferah’ı kaybettiğimiz gün, Radyo kurucusu tarafından kaleme alınan ve Radyo1959 grubunda yayımlanan yazıdır.)
********************************
“Daha dün gibi hatırlıyorum…
Seni ilk tanıdığımda sanki yıllardır tanıyormuş gibiydim sevgili kardeşim.
O kadar sıcak o kadar cana yakındın ki. Sevmemek saygı duymamak mümkün değildi…
İnsan yönün, dostluğun, asaletin, kalitenle bize hep örnek oldun…
Kız kardeş özlemi çekerken bir anda hediye gibi çıktın geldin karşıma… Kız kardeşim oluverdin…
Şimdi anılar yüzüme bir tokat gibi çarpıyor.
Vakit, o mel’un vakit. Geçen yıl Ağustos ayı,
O amansız, kahrolası hastalığa yakalandığını öğrendiğin günlerde konuşmuştuk.
Ben endişeliydim. Titreyen sesimle endişemi gizlemeye çalışırken moral vermeye çabaladım.
Ama sen utandırmıştın beni… Ne kadar cesurca karşılamıştın seni elimizden hoyratça koparıp alacak bu hastalığı.
Ne kadar güçlü bir kadındın. Acı çekiyordun biliyorum ama bir gün dahi belli etmedin. Ateşler içindeyken bile yayın aldın. Bizi neşelendirdin. Çın çın çınladı sesin “Müziğin Merkezinden Merhaba” anonslarınla. İşinde o kadar da ciddiydin ki. O kadar sorumluluk sahibiydin ki. Koca bir defter tutuyordun, itina ile titizlikle hazırlıyordun yayınlarını.Seni DJ yapmakla hep onur duydum.
Hep gülüyordun. Güldürüyordun. Tanıdığım sürece hiç bir zaman gülüşün eksilmedi yüzünden. Menekşe gözlerinden.
Seni tanıdığım için gurur duyuyorum sevgili kardeşim. İyi ki tanımışım diyorum.
Daha geçen ay, hiç unutmuyorum 8 Mart’tı, şakalaşmıştık kulis odasında. “Radyom için bir şey yapamıyorum kaptanım ona çok üzülüyorum” demiştin.
Hiç aklıma gelmezdi o anda, bugün yaşayacaklarım.
Bugün Nisanın 11. günü… Sözde çiçeklerin tomurcuklandığı, umudun ve yaşamın filizlendiği ay.
Ama bu nisan farklı, bu nisan garip… Gelmez istemez gibiydi Bahar. Olacağın farkında gibi açmadı bir türlü güneş.
Soğuk, gri bir Ankara günü, gök ağlamış, yerler ıslak.
Dün gece çok uzundu, bitmek bilmedi, telefonu biraz daha uzağa koymak istiyorum her defasında, çalmasa keşke diye içimden geçiriyorum.
Radyo dostların tedirgin endişeli. Sessiz bir çığlık var hepimizde. Haber vermek lazım diyorum ama yüreğim elvermiyor seninle ilgili olumsuz haber vermeye. Ama tek başıma taşıyamıyorum da bu yükü. Çok ağır geliyor bana. Tetikte bekliyorum iyi haberi gelsin yazayım diye. Ama nafile.
Gece uzun, gece bitmiyor. Odalar, salonlar dar geliyor. Senin her zorlukla nefes alışında biz de nefessiz kalıyoruz
Bu kadar kısa sürede bu kadar sevdirir mi insan kendini be Eminecik.
Sabah arıyoruz, korkarak… Geceyi atlatmışsın, derin bir nefes alıyorum. Güzel şey seninle aynı dünyada nefes almayı bilmek bile kardeşim diyorum.
Titreyerek, ürkerek gidiyorum hastaneye. İçimde bir taraftan bitmez tükenmez bir umut, ona sırılıyorum… Diğer taraftan ise karşı konulamaz bir endişe.
Hastanenin bir köşesine siniyorum. Bekleyenlerle göz göze gelmekten kaçınarak. Yeni haberle gelen her kişinin gözlerinin içine bakıyorum, küçük bir umut ışığına ortak olmak için.
Son kez çocukların gidiyor yanına. Elini öpüyorlar tek tek. Duyuyor ve hissediyorsun onları. Vedalaşıyorsun sessizce. Evren sana bu muhteşem fırsatı vererek son görevini yapıyor.
Yoğun bakımdan çıktığın çok iyi olduğun o bir günde “sizleri çok seviyorum kaptanım diye mesaj atmıştın”
Ne bileyim son mesajın olduğunu. Veda ettiğini bilemedik. Öylesine bir ağır borç yükledin gittin ki sırtıma o mesajınla.
Göklerden bir nefes gelsin, bir rüzgar essin, bir yağmur yağsın, bir ses, bir ses bozsun şu sessizliği diyorum. İçimde başlayan, giderek alevlenen yangın sönsün istiyorum.
Ama nafile, yel esmez, yağmur yağmaz, gök ağlamaz. Anılar bir film şeridi gibi bitmek tükenmek bilmeksizin geçiyor akıldan.
Saat 13:50, doktordan gelen telefon bir yağlı kurşun gibi deliyor geçiyor hem beynimi hem yüreğimi.
Başaramadın. Başaramadık.
O yüce, o tertemiz kalbin, o dost yüreğin durmuş. Yaşama sımsıkı tutunan elin yana düşmüş.
Tarifi çok zor o acıdan şaşkına döner insan o anda. Ağlamak ister ağlayamaz. İlk anda anlamak zor gelir. “Nasıl olur? Niye?” Diye sorar içimizden bir ses sürekli.
Durur dünya, dönmez olur. Gök kararır. Öyle de oldu.
Nasıl vereceğim bu kara haberi seni sevenlere. Elim yazmıyor dilim söylemiyor.
Bir kapak resmi hazırlamaya çalışır kahreden eden ellerim. Sana olan görevim ama hiç aklıma gelmezdi sana kapak resmi yapacağım be Emine.
Biliyorum. Burada Radyo1959’da çok mutlu oldun. Güzel anılar bıraktın bizlere. Bizi de çok mutlu ettin.
Minicik bir teselli buluyorum bunlarla…
Bazen gidene olan sevgi öyle büyür ki, içiniz daha fazla taşıyamaz bunu.
Yazarsınız şimdi yaptığım gibi. Paylaşmak istersin.
Hem söylediklerinize, hem de söyleyemediklerinize üzülürsünüz.
İşte o anlardayım. Bir teselli bulma umudu, belki de acıyı dışa vurarak, aynı duyguları hisseden onlarca dostumla paylaşarak kurtulmaya çalışmanın bencil beyhude çabası benimkisi bu işte.
Mazur gör beni…
Ben senin için bir şey yapamadım. Çaresiz kaldım.
O yürek burkan şarkının sözlerinde olduğu gibi. Koşarken yavaşladın ve sessiz, sitemsiz gittin.
Sen ise bizim için çok şey yaptın.
Teşekkür ederim sana canım kardeşim. Yaptığın her şey için, dostluğun için, karşılıksız verdiğin sevgin için, üzerimizdeki emeğin için, kardeşliğin için, yüreğimizde ve anılarımızda hiç yok olmayacak bir yer bıraktığın için, Bizlerle geçirdiğin kısacık ama her günü dolu dolu geçen üç yıl için.
Yürekten binlerce kez teşekkür ediyorum sana.
Seni asla unutmayacağım canım kardeşim. Kimse unutmayacak. O çok sevdiğin geride bıraktığın pırıl pırıl çocukların bize emanet, bizim de çocuklarımız onlar. Gözün arkada kalmasın.
Ve biliyorum, bir gün mutlaka tekrar buluşacağız.
Acıların bitti artık. Gittiğin yerde huzur bul.
Işıklarda uyu güzel kardeşim.”
http://gazetealanya.com/gozyaslari-arasinda-ugurlandi.html