TÜRK SANAT MÜZİĞİ NEDİR?
Türk Sanat Müziği; gönül bağıdır, aşktır, sevdadır,tatlı bir huzurdur, özlemdir, umuttur, mutluluktur, ince bir sızıdır… Severek icrasını yaptığım ve radyo 1959’da sizlere bir nebze de olsa tanıtmaya çalıştığım Türk Sanat Müziği’ne kısa bir yolculuk yapmaya ne dersiniz?
Geçmişi Farabi’ye dayanan Türk Sanat müziği, makamlı bir müzik türüdür. Klasik anlamda Türk Sanat Müziği çeşitli İslam müziklerinin oluşturduğu zengin birikime dayanan Osmanlı müzikçilerinin ürünü olan makamsal bir müziktir.Hint müziği ile beraber dünya üzerinde süreklilik ve gelenek oluşturma bakımından mevcut üç klasik müzikten birisi olarak kabul edilir.Türk sanat müziği solo veya koro tarafından icra edilir. Çeşitli makamları vardır.Kaybolmuş makamları saymazsak,tesbit edilmiş makam sayısı 600 civarında olduğu söylenmektedir.Bunların sadece 35’e yakını ise günümüz bestelerine ilham olmuştur. Türk musikisinin gelişme ve kökleşme temellerinin ilk yılları, Osmanlı Devletinin kuruluş yıllarının biraz öncesi ve biraz sonrasından itibaren görülmektedir.”Türk” ve “klasik” kelimeleri, Cumhuriyet döneminde Osmanlı Devleti’nden süregelen müziğe karşı Batı müziği taraftarlarınca ileri sürülen bazı iddialara cevap vermek için türetilmiştir. Bu iddialardan en önemlisi Osmanlı müziğinin Türklerin değil, Bizans ve İran müziği kaynaklı olduğuna dair olan tezdir. Hüseyin Sadettin Arel ve Rauf Yekta gibi Batılı müzik çevrelerince de saygın görülen kimi müzikologlar, bu iddiaları belge ve bilgilerle çürütmüşlerdir.

Çağlar öncesinden mîras edindiğimiz Türk Müziği, gerek makamsal, gerek çalgısal, gerek sözel, gerek dizemsel unsurlarıyla gâyet özel bir mevkîye sâhiptir.
20. yüzyılın ortalarından bugüne kadar gelen dönem çağdaş dönemdir. Bu dönemin en önemli temsilcilerinden biri Münir Nurettin Selçuk’tur. Bu dönemde kar, beste, ağır ve yürük semai gibi formlar arka planda kalırken, modern müzik anlayışına uygun kısa süreli, kısa güfteli ve hareketli şarkı ve fantezi formları Türk Sanat Müziği’ne hakim duruma gelmiştir.Bu anlayışın Batı müziğini model alması sonucunda, koro ve konser gibi uygulamalar yaygınlık kazanmış; keman, piyano, klarnet gibi Batılı sazlar da saz heyetlerine girmiştir.Bu modern anlayışı destekleyen unsurlardan birisi de, klasik musıki de en önemli aktarım ve anlayış aracı olan meşk geleneğinin sekteye uğramasıdır. Klasik sanatların hepsinde geçerli olan ve talebenin bir üstadın “fem-i muhsin”ninden yani “elinden geçerek” musıkiyi öğrenmesi süreci büyük ölçüde sona ermiş, yerine modern anlayışla, nota üzerinden eser öğretilen koro ve dernekler geçmiştir.Hacı Arif Bey ile başladığı ileri sürülen modernleşme döneminde klasik üslubu ve anlayışı devam ettiren Fehmi Tokay, Zeki Arif Ergin ve Ahmet Avni Konak gibi bestekarlar da yer almıştır. Günümüzde de bu anlayışa bağlı daha popüler türevinde de bazı önemli besteciler yer almıştır. Bunlara örnek olarak Bu evrenin önemli bestecileri arasında Sadettin Kaynak, Bimen Şen, Refik Fersan, Yesari Asım Arsoy Yusuf Nalkesen, Şekip Ayhan Özışık, Teoman Alpay ve Avni Anıl sayılabilir.
Bizlere kazndırdıkları bestelerle hiç unutulmayacak onlarca bestekar daha sayabiliriz…
Yaş kemale ermiş ya da ermemiş olsun, içimize işleyen “namutanayi” gerçek müziktir. Gururlu ama anlayışlı, mağrur bir baba gibi nasihat eder şehirden, dostluktan,aşktan en fazla. Tayyörlü “huysuz ve tatlı” hanımların ve bostonlarıyla yürüyen robdöşambrlarını çıkarıp takım elbiselerini giyen bayların sonsuz sadakatlerini anlatır.
Türk Sanat Müziği. Bizim müziğimiz!
Birgül AKYUNAK